Design research topics attract exponentially more attention and consideration among researchers. This study is the first research article that endeavors to analyze selected design research publications using an advanced approach called “text mining”. This approach speculates its results depending on the existence of a research term (i.e., keywords), which can be more robust than other methods/approaches that rely on contextual data or authors’ perspectives. The main aim of this research paper is to expand knowledge and familiarity with design research and explore future research directions by addressing the gaps in the literature; relying on the literature review, it can be stated that the research area in the design domain still not built-up a theory, which can unify the field. In general, text mining with these features allows increased validity and generalization as compared to other approaches in the literature. We used a text mining technique to collect data and analyzed 3553 articles collected in 10 journals using 17,487 keywords. New topics were investigated in the domain of design concepts, which included attracting researchers, practitioners, and journal editorial boards. Such issues as co-innovation, ethical design, social practice design, conceptual thinking, collaborative design, creativity, and generative methods and tools were subject to additional research. On the other hand, researchers pursued topics such as collaborative design, human-centered design, interdisciplinary design, design education, participatory design, design practice, collaborative design, design development, collaboration, design theories, design administration, and service/product design areas. The key categories investigated and reported in this paper helped in determining what fields are flourishing and what fields are eroding

Improving the quality of digital health care through information and communication technology can mainly contribute to the clinical, social, fnancial, and economic systems’ success, especially during the COVID-19 pandemic period. The co-design approach, which unleashes the end-user power, can contribute actively in improving the healthcare systems. It deals with understanding the user behaviors, requirements, and motivations through observation, inspection, task analysis, and feedback techniques. Consequently, both the co-design and digital technologies might empower the management of patients’ health and that of their families. The research strategy is based on a systematic literature review and meta-analysis to summarize how the co-design methodologies handled the existing technology-based health systems for their improvement. Based on the findings, we establish the following hypotheses: (i) A user-centered methodology for service implementation might offer a promising tool to enhance the healthcare services quality before they be launched; (ii) Several limitations can affect the co-design approach in digital health, such as a bias for a patients’ group. Efforts have been made to reduce this risk by identifying bias at an early stage, or different groups should be included in the test phase for example; (iii) Use decision-making devices that handle technologies for patient and clinical healthcare solution

This study aims to investigate the factors that perceive citizens’ intention to adopt smart city technologies in the Arab world. A self-administered questionnaire that included 312 end users as citizens in Amman, Jordan’s capital city, was used in this study. This study uses advanced statistical techniques to test an expanded technology acceptance model (TAM) that incorporates the determinants of perceived usefulness, perceived ease of use, security and privacy, ICT infrastructure and inadequate Internet connectivity, social influence, and demographic profiles. Based on the results, perceived ease of use and ICT infrastructure and Internet connectivity showed positive association with the intention of citizens to adopt smart city services in Jordan. By recognizing the factors that predict citizens’ adoption of smart city services, this study presents some theoretical implications and practical consequences related to smart city service adoption.

El mundo globalizado se caracteriza por el auge de nuevas tecnologías de la información y la comunicación, las cuales han cambiado la forma en que vivimos. La educación, como eje transversal de la vida humana, necesita actualizarse constantemente en virtud de las nuevas estrategias, materiales, recursos y desarrollos derivados de tales cambios. En este contexto, surgen propuestas que potencian la calidad de los procesos académico a partir de metodologías activas variadas, donde la relación entre el estudiante y el docente así como la relación entre el estudiante y el conocimiento cambian, mediadas ahora por nuevos paradigmas epistemológicos en virtud de las nuevas pedagogías emergentes en el contexto de los ambientes virtuales de aprendizaje.

Küreselleşmenin oldukça ileri düzeyde olduğu bir süreçte ortaya çıkan Covid-19 salgını çok hızlı bir şekilde dünya geneline yayılarak pandemi hâlini almıştır. Bu süreci yönetmek ve salgını durdurmak için alınan tedbirler tüm toplumları, toplumsal yaşamın her yönü ile etkilemiştir. Ancak salgın, sağlık açısından tüm dünyada benzer etkiler göstermesine rağmen toplumsal ve ekonomik yapıları farklı olan ülkelerde bu etkiler farklılaşmaktadır. Zira toplumsal yaşamı etkileyen (formel ve enformel kurumlar) farklılaşmaktadır. Çalışmanın sahasını oluşturan Arap ülkelerinin de salgından etkilenme şekli diğer toplumlarla kıyaslandığında önemli farklılıkların ortaya çıkacağı düşüncesiyle Covid-19 salgınının Arap dünyasındaki sosyal etkilerinin analiz edilmesi hedeflenmiştir. Çalışma sahasının Arap dünyası olarak belirlenmesinin en önemli nedenlerinden biri Arap dünyasının kapitalist sermaye birikim sürecine petrol, doğal gaz vb. “stratejik ham madde ihracatçısı” olarak küresel sermaye birikimine eklemlenmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu eklemlenme şekli Arap dünyasının tarih boyunca stratejik ham maddeye ihtiyacı olan Batılı -erken kapitalistleşmiş- ülkelerin stratejileri doğrultusunda bu ülkelerin yönetimlerine müdahil olmalarına yol açmıştır. Aynı zamanda petrol ihracatından sağlanan gelirler bu ülkelerin ekonomilerinin sektörel çeşitlenmesinin önüne geçerek petrol ihracatına dayalı kalmasına neden olmuştur. Böylece kapitalist toplumsal ilişkilerin gerek duyduğu toplumsal yapı oluşmamıştır. Otoriter yönetimlerin baskıları, petrol gelirlerinin dar bir kesim elinde bulunması, nüfusu az olan ihracat gelirleri yüksek ülkelerin işgücü talebini hiçbir yasal hakkı bulunmayan göçmen işçilerle sağlaması vb. birçok uygulama kapitalist toplumsal ilişkilerin kurulmasının önünde önemli engeller olarak ortaya çıkmaktadır. 2011 yılından bu yana toplumsal taleplerin dile geldiği Arap İsyanları da kaos ve iç çatışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Arap dünyası I. Dünya Savaşı’ndan bu yana tam bir istikrara kavuşamamıştır. Bir yandan Batı müdahalesi devam ederken diğer yandan ülkeler arasındaki parçalanmış yapı Arap dünyasındaki iş birliği imkânlarını azaltmaktadır. Nüfusu az olan petrol ülkelerinin zenginliği diğer ülkelere yansımazken otoriter ve başarısız yönetimler de toplumun istihdam, kalkınma, refah taleplerini yerine getirememektedir. Bu taleplerin dile getirildiği Arap İsyanları da kaos ve iç çatışmalarla sekteye uğradığı için bölgede temel sorunlar devam etmektedir. Arap dünyası uluslararası gelişmelerden de uzak değildir. Aslında küresel ölçekteki mücadeleler de Ortadoğu’da doğrudan hissedilmektedir. Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler bölgede beklentileri artırmakta ve bu durum siyasi süreçlere yansımaktadır. Suriye’den Libya’ya ve Yemen’e büyük bir kaos ve yıkım yaşandığı gibi en temel hizmetlerin sağlanmasında bile sorunlar yaşanmaktadır. Çatışma görülmeyen ülkelerde de hizmetler istendiği düzeyde değildir. Böyle bir ortamda ortaya çıkan Covid-19 salgını, Arap ülkelerinin ekonomik ve toplumsal yapılarını olumsuz etkilemektedir. Covid-19 salgını küresel düzeyde ekonomik üretimi ve hareketliliği yavaşlattığı için petrol ve petrol türevi ürünlere talebi azaltmıştır. Petrol gelirlerinin azalması petrol üreten Körfez ülkeleri ve diğerlerinin (Irak, Cezayir, Sudan ve Libya) gelirlerini azaltmaktadır. Ayrıca, petrol zengini ülkelerde göçmen işçi olarak çalışan diğer Ortadoğu ülkelerinin göçmen döviz gelirlerini (migration remittance) azaltarak, kalkınma süreçlerini olumsuz etkilemektedir. Diğer tarafından hem Körfez hem de Kuzey Afrika ülkeleri için turizm önemli bir gelir kaynağıyken salgın dolayısıyla döviz gelirlerinde önemli azalma yaşanmıştır. Salgın öncesinde performansları düşük olan bu ülkelerin salgın sürecinde ekonomik yapılarının özgün durumu nedeniyle oldukça fazla etkilenmeleri temel hizmetlerin sağlanması noktasında da önemli sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Gerek küresel sermaye birikim sürecine stratejik ham madde ihracatçısı olarak eklemlenme gerekse bu eklemlenme şeklinin sürdürülmesinin mümkün kıldığı otoriter, baskıcı yönetim sistemi, Covid-19 salgınının Arap dünyasındaki toplumsal yansımalarının farklı olmasına neden olacaktır. Ayrıca Arap ülkeleri arasındaki demokrasi, kalkınmışlık, hizmetler, nüfus, ekonomik ve sosyal dinamiklerdeki farklılık da salgının ekonomik ve toplumsal etkilerinin farklılaşmasına yol açacaktır. Özellikle bu ülkelerdeki farklı toplum kesimlerinin salgından nasıl etkilendiği ve yönetimlerin salgınla ilgili olarak aldığı önlemlere toplumun bakışını ortaya çıkarmak üzere bu araştırma gerçekleştirilmiştir.

Deenz Histrionic Personality Scale, a purpose-built 20-item instrument, seeks to unravel the subtle nuances of subclinical traits associated with Histrionic Personality among college students. Developed with precision and care, the scale's primary goal is to identify individuals exhibiting a heightened inclination toward histrionic traits, while concurrently assessing the potential impact and likelihood of developing Histrionic Personality Disorder (HPD). Anchored in a commitment to early intervention and support, the scale's efficacy was rigorously examined in a case study involving 230 college students, comprising 131 males and 99 females. The study revealed the scale's accuracy in pinpointing students displaying impairment and tendencies toward clinical traits associated with Histrionic Personality. The findings underscore the Deenz Histrionic Personality Scale as a valuable tool for not only illuminating subclinical traits but also forecasting the trajectory toward clinically significant personality disorders. As a proactive measure, this scale holds promise in contributing to the holistic well-being of college students, emphasizing the importance of targeted interventions and support strategies. As further research unfolds, the scale's role in refining our understanding of histrionic traits among college students becomes increasingly evident.

全球人口正在老龄化，患有慢性病的人数不断增加。为了应对这些趋势，社区加强的社会医疗保健实践是一种新的社会处方范式，旨在通过结合社区参与、组织变革和个人层面的实践来提高社区和个人的健康水平。评估中国社区护理干预对心理健康的有效性，重点关注疾病预防策略的护理干预。评估将探讨这些干预措施对心理健康结果、社区参与以及中国医疗保健系统中基于社区的方法的整体有效性的影响。本次调查采用了主题分析方法。使用社会处方镜头对中国以社区为基础的健康老龄化社会保健实践进行了开放式主题研究。

Este artículo examina el panorama actual de la educación, centrándose en tres aspectos clave: la modernización académica, la reforma educativa y la orientación vocacional. En un contexto global de rápidos avances tecnológicos y cambios socioeconómicos, las instituciones educativas se enfrentan al desafío de adaptarse para preparar a los estudiantes de manera efectiva para el mundo moderno. La modernización académica aborda la necesidad de integrar tecnologías emergentes, metodologías educativas innovadoras y enfoques centrados en el estudiante. Se exploran estrategias para aprovechar la inteligencia artificial, la realidad virtual y otras herramientas digitales con el objetivo de mejorar la calidad de la enseñanza y fomentar el desarrollo de habilidades relevantes para el siglo XXI. La reforma educativa se aborda desde una perspectiva sistémica, considerando cambios en los currículos, evaluaciones y políticas educativas. Se analizan iniciativas gubernamentales y colaboraciones entre diferentes actores del sistema educativo para promover la equidad, la inclusión y la excelencia académica. Finalmente, la orientación vocacional emerge como un componente fundamental en este contexto, buscando alinear los intereses y habilidades de los estudiantes con las demandas del mercado laboral. Se examinan programas y enfoques efectivos para brindar orientación vocacional desde etapas tempranas de la educación, permitiendo a los estudiantes tomar decisiones informadas sobre su futuro profesional. A través de un enfoque integral, este artículo aboga por un cambio holístico en la educación para preparar a los individuos no solo con conocimientos académicos, sino también con habilidades prácticas y una comprensión profunda de sus opciones vocacionales en un mundo en constante evolución.

La Política Fiscal Según John Maynard Keynes Por Brahian Steveen Fierro Suarez

En su obra "Educar en la Era Digital", el educador y asesor educativo uruguayo Marcelo Storoszczuk Durán nos sumerge en un fascinante viaje hacia el futuro de la enseñanza. Se analiza con agudeza la transformación radical que la tecnología ha impuesto en el panorama educativo. Explora cómo la era digital ha alterado los métodos tradicionales, desafiando la estructura misma de las aulas. A través de una cuidadosa investigación y experiencia personal, Storoszczuk aborda los desafíos y oportunidades que la tecnología presenta en la educación. Examina cómo la inteligencia artificial, la realidad virtual y otras innovaciones han redefinido el aprendizaje, desdibujando las fronteras entre el aula y el ciberespacio. El autor destaca la importancia de cultivar habilidades como el pensamiento crítico, la adaptabilidad y la alfabetización digital para preparar a las nuevas generaciones. El libro también aborda temas candentes como la brecha digital y la equidad educativa, planteando preguntas cruciales sobre cómo garantizar que todos los estudiantes tengan acceso igualitario a las herramientas digitales. Storoszczuk propone soluciones prácticas y políticas para abordar estas disparidades, subrayando la urgencia de una educación inclusiva y accesible para todos. A medida que el autor desentraña las complejidades de la educación en la era digital, ofrece estrategias innovadoras para que educadores y padres guíen a los estudiantes en un mundo cada vez más conectado. Destaca la importancia de fomentar la creatividad, el trabajo en equipo y la resiliencia en un entorno digital en constante evolución. Con un enfoque y lenguaje accesible, Storoszczuk desafía a los lectores a repensar el propósito fundamental de la educación y a abrazar las posibilidades transformadoras que la tecnología puede ofrecer. "Educar en la Era Digital" es una obra imprescindible para aquellos que buscan comprender y moldear el futuro de la enseñanza en un mundo cada vez más digitalizado. Dirigido tanto a docentes como a entusiastas de la educación.