Political science is the scientific study of politics. It is a social science dealing with systems of governance and power, and the analysis of political activities, political thought, political behavior, and associated constitutions and laws. We explain the issues in different aspects of the world such as Wealth & Poverty, Education Inequality, Crime & Violence, and The Environment
Küreselleşmenin oldukça ileri düzeyde olduğu bir süreçte ortaya çıkan Covid-19 salgını çok hızlı bir şekilde dünya geneline yayılarak pandemi hâlini almıştır. Bu süreci yönetmek ve salgını durdurmak için alınan tedbirler tüm toplumları, toplumsal yaşamın her yönü ile etkilemiştir. Ancak salgın, sağlık açısından tüm dünyada benzer etkiler göstermesine rağmen toplumsal ve ekonomik yapıları farklı olan ülkelerde bu etkiler farklılaşmaktadır. Zira toplumsal yaşamı etkileyen (formel ve enformel kurumlar) farklılaşmaktadır. Çalışmanın sahasını oluşturan Arap ülkelerinin de salgından etkilenme şekli diğer toplumlarla kıyaslandığında önemli farklılıkların ortaya çıkacağı düşüncesiyle Covid-19 salgınının Arap dünyasındaki sosyal etkilerinin analiz edilmesi hedeflenmiştir. Çalışma sahasının Arap dünyası olarak belirlenmesinin en önemli nedenlerinden biri Arap dünyasının kapitalist sermaye birikim sürecine petrol, doğal gaz vb. “stratejik ham madde ihracatçısı” olarak küresel sermaye birikimine eklemlenmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu eklemlenme şekli Arap dünyasının tarih boyunca stratejik ham maddeye ihtiyacı olan Batılı -erken kapitalistleşmiş- ülkelerin stratejileri doğrultusunda bu ülkelerin yönetimlerine müdahil olmalarına yol açmıştır. Aynı zamanda petrol ihracatından sağlanan gelirler bu ülkelerin ekonomilerinin sektörel çeşitlenmesinin önüne geçerek petrol ihracatına dayalı kalmasına neden olmuştur. Böylece kapitalist toplumsal ilişkilerin gerek duyduğu toplumsal yapı oluşmamıştır. Otoriter yönetimlerin baskıları, petrol gelirlerinin dar bir kesim elinde bulunması, nüfusu az olan ihracat gelirleri yüksek ülkelerin işgücü talebini hiçbir yasal hakkı bulunmayan göçmen işçilerle sağlaması vb. birçok uygulama kapitalist toplumsal ilişkilerin kurulmasının önünde önemli engeller olarak ortaya çıkmaktadır. 2011 yılından bu yana toplumsal taleplerin dile geldiği Arap İsyanları da kaos ve iç çatışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Arap dünyası I. Dünya Savaşı’ndan bu yana tam bir istikrara kavuşamamıştır. Bir yandan Batı müdahalesi devam ederken diğer yandan ülkeler arasındaki parçalanmış yapı Arap dünyasındaki iş birliği imkânlarını azaltmaktadır. Nüfusu az olan petrol ülkelerinin zenginliği diğer ülkelere yansımazken otoriter ve başarısız yönetimler de toplumun istihdam, kalkınma, refah taleplerini yerine getirememektedir. Bu taleplerin dile getirildiği Arap İsyanları da kaos ve iç çatışmalarla sekteye uğradığı için bölgede temel sorunlar devam etmektedir. Arap dünyası uluslararası gelişmelerden de uzak değildir. Aslında küresel ölçekteki mücadeleler de Ortadoğu’da doğrudan hissedilmektedir. Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler bölgede beklentileri artırmakta ve bu durum siyasi süreçlere yansımaktadır. Suriye’den Libya’ya ve Yemen’e büyük bir kaos ve yıkım yaşandığı gibi en temel hizmetlerin sağlanmasında bile sorunlar yaşanmaktadır. Çatışma görülmeyen ülkelerde de hizmetler istendiği düzeyde değildir. Böyle bir ortamda ortaya çıkan Covid-19 salgını, Arap ülkelerinin ekonomik ve toplumsal yapılarını olumsuz etkilemektedir. Covid-19 salgını küresel düzeyde ekonomik üretimi ve hareketliliği yavaşlattığı için petrol ve petrol türevi ürünlere talebi azaltmıştır. Petrol gelirlerinin azalması petrol üreten Körfez ülkeleri ve diğerlerinin (Irak, Cezayir, Sudan ve Libya) gelirlerini azaltmaktadır. Ayrıca, petrol zengini ülkelerde göçmen işçi olarak çalışan diğer Ortadoğu ülkelerinin göçmen döviz gelirlerini (migration remittance) azaltarak, kalkınma süreçlerini olumsuz etkilemektedir. Diğer tarafından hem Körfez hem de Kuzey Afrika ülkeleri için turizm önemli bir gelir kaynağıyken salgın dolayısıyla döviz gelirlerinde önemli azalma yaşanmıştır. Salgın öncesinde performansları düşük olan bu ülkelerin salgın sürecinde ekonomik yapılarının özgün durumu nedeniyle oldukça fazla etkilenmeleri temel hizmetlerin sağlanması noktasında da önemli sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Gerek küresel sermaye birikim sürecine stratejik ham madde ihracatçısı olarak eklemlenme gerekse bu eklemlenme şeklinin sürdürülmesinin mümkün kıldığı otoriter, baskıcı yönetim sistemi, Covid-19 salgınının Arap dünyasındaki toplumsal yansımalarının farklı olmasına neden olacaktır. Ayrıca Arap ülkeleri arasındaki demokrasi, kalkınmışlık, hizmetler, nüfus, ekonomik ve sosyal dinamiklerdeki farklılık da salgının ekonomik ve toplumsal etkilerinin farklılaşmasına yol açacaktır. Özellikle bu ülkelerdeki farklı toplum kesimlerinin salgından nasıl etkilendiği ve yönetimlerin salgınla ilgili olarak aldığı önlemlere toplumun bakışını ortaya çıkarmak üzere bu araştırma gerçekleştirilmiştir.
Diplomatic precedence, an intricate protocol governing the hierarchical order in diplomatic engagements, is inextricably enmeshed with the realm of cultural disparities. As the international stage embraces an ever more interconnected and interdependent landscape, the significance of understanding the profound impact of cultural differences on diplomatic precedence cannot be overstated. This erudite exposition endeavors to illuminate the multifaceted implications of cultural variations on diplomatic rituals, elucidating how they shape the conduct of international relations and influence the dynamics of global cooperation and collaboration.
This study critically analyzes the multifaceted roles played by foreign entities in the Arab Spring, illuminating the intricate interplay between external actors and historic political upheavals. The investigation meticulously examines the engagement of foreign actors, revealing the complexities and contradictions inherent in their involvement. While the Arab Spring initially emerged as a grassroots movement, it became intertwined with geopolitical motives, laying bare inconsistencies in external support. The intervention in the Libyan case serves as a poignant example of the repercussions of unchecked involvement, highlighting the importance of adhering to international norms and comprehensive post-conflict planning. Russia's role in the Syrian war illustrates the prevalence of power politics over human rights considerations. The post-Arab Spring period in Egypt and Tunisia exposes the vulnerability of democratic transitions, emphasizing the imperative of sustained institution-building. Recommendations for future engagements advocate for the prioritization of self-determination, multilateral collaboration, and long-term strategies. The Arab Spring experience underscores the compelling need for principled foreign interventions.
This article delves into the rich history of Public Diplomacy, examining both successful and unsuccessful instances to derive valuable insights for contemporary practitioners. By analyzing past cases, we aim to identify effective strategies and potential pitfalls in the field of Public Diplomacy. Each section will delve into specific examples, evaluating the methodologies employed, the outcomes achieved, and the lessons learned. Extensive research and robust evidence will be used to present a comprehensive and convincing analysis of the impact of Public Diplomacy throughout history.
Amidst the corpus of contemporary discourse surrounding the laudable endeavors of non-governmental organizations (NGOs), an intellectually disquieting contention emerges, suggesting that their efforts may not, in fact, yield substantive benefits for impoverished societies. Within this narrative, the quest for an incisive and rigorous inquiry into the tangible impacts of NGO interventions upon destitute communities becomes imperative, compelling us to navigate the epistemological contours of this complex matter.
The dynamism of the international landscape has engendered profound transformations in foreign policy paradigms, yielding a myriad of manifestations that demand meticulous scrutiny. This essay endeavors to illuminate the principal contours of change in foreign policy, elucidating the diverse dimensions in which they unfold. By delving into the interconnected realms of strategic reorientation, diplomatic realignments, and normative shifts, we shall gain an in-depth understanding of the ever-evolving nature of foreign policy, epitomizing its adaptability to a complex and dynamic global order.
This academic article delves into the field of cultural studies, aiming to unravel the profound influence of culture on society. By examining the multifaceted relationship between culture and society, this study seeks to highlight the ways in which culture shapes individuals, communities, and social interactions. Through an interdisciplinary approach, encompassing aspects of anthropology, sociology, and media studies, the article explores the diverse dimensions of cultural influence, including language, values, norms, and symbolic systems. Ultimately, this article underscores the significance of cultural studies in understanding the complex dynamics of contemporary societies.
This article examines the geopolitical implications of de-dollarization, focusing on the changing power dynamics and the potential impact on the global influence of the United States. De-dollarization refers to the gradual reduction in the dominance of the US dollar as the primary global reserve currency. The article explores the motivations behind de-dollarization efforts by various countries, analyzes the potential consequences for the international monetary system, and assesses the implications for the geopolitical landscape. It also discusses the challenges and opportunities faced by the United States in maintaining its global influence amid the trend of de-dollarization. Understanding these dynamics is crucial for policymakers, economists, and international relations scholars as they navigate the evolving global economic order.
The advent of technology has transformed modern warfare, introducing a new domain of conflict known as cyber warfare. This article delves into the utilization of cyber warfare and its far-reaching consequences for worldwide security. Encompassing diverse activities like cyber espionage, cyber terrorism, and state-backed cyber assaults, these strategies present daunting challenges to governments, economies, vital infrastructure, and individual citizens. Moreover, the task of tracing cyber-attacks back to their origin poses intricate difficulties, influencing international standards and regulations. In light of these factors, it is essential to promote international collaboration, bolster defenses, and develop all-encompassing cyber security frameworks to mitigate potential threats and safeguard global stability.
The interaction of a state's domestic and international policy is a multidimensional subject that needs a thorough investigation. This scholarly paper aims to investigate the complex interaction between these two domains, offering light on their distinct goals, crossings, and tensions. This research aims to provide a deeper understanding of how states prioritize and harmonize their internal and foreign policy objectives in the pursuit of national interests by scrutinizing the available resources for pursuing these policies, identifying potential risks and challenges, and evaluating the impact of domestic political dynamics. Scholars and politicians can acquire useful insights into the complexity of statecraft and design more effective methods for achieving global security and prosperity as a result of this investigation.